49
16.06.2014 13:59
Düşes Bianca Cappello'nun gizli çalışma odasındaki Ajan Brüder, bir gümbürtünün ardından Beş Yüz
Salonu'ndan gelen kargaşa seslerini duydu. Duvardaki kafese koşup aralıklarından baktı. Aşağıdaki
taş zeminde gördüğü manzarayı kavraması birkaç saniyesini aldı.
Hamile müze müdürü, önünde durduğu kafesin yanma gel-miş, dehşet verici manzara karşısında eliyle
ağzını kapatıyordu.
Kadının bakışları Beş Yüz Salonu'nun tavanına dikilirken acıyla inledi. Tavandaki yuvarlak panele
doğru onun bakışlarını takip eden Brüder, tablonun ortasındaki geniş yarığı gördü.
Kadına döndü. "Oraya nasıl çıkarız?"
Binanın diğer ucundaki Langdon ile Sienna, tavan arasından soluk soluğa inip bir kapıdan geçtiler.
Birkaç saniye içinde Langdon, kırmızı bir perdenin ardına gizlenmiş küçük nişi bulmuştu. Burayı gizli
geçitler turundan hatırlıyordu.
Atina Dükü Merdivenleri.
Şimdi koşan ayak sesleri ve bağrışlar her yönden yükseliyordu. Langdon çok az zamanları kaldığını
anlamıştı. Perdeyi çekti, Sienna ile birlikte küçük bir sahanlığa geçtiler.
Tek kelime konuşmadan taş merdivenden aşağı inmeye başladılar. Geçit korkutucu, döner dar
basamaklarla tasarlanmıştı.
İndikçe daralıyor gibiydi. Duvarlar Langdon'ı ezecekmiş gibi hissetmeye başladığı anda neyse ki
inecek başka basamak kalmamıştı.
Zemin kat.
Merdivenlerin bittiği yer küçük, taş bir odaydı ve çıkışı yeryüzündeki en küçük kapılardan biri olsa
da görmek rahatlatıcıydı. Bir buçuk metre yüksekliğindeki kalın ahşap kapı, kimsenin girmemesi için
demir perçinler ve içeriden çekilen ağır bir demir sürgüyle kapatılıyordu.
Sarsılmış görünen Sienna, "Kapının arkasındaki sokak sesini duyabiliyorum," diye fısıldadı. "Diğer
tarafta ne var?"
"Via della Ninna," diye cevap veren Langdon, kalabalık yaya yolunu gözünde canlandırdı. "Ama
polis de olabilir."
"Bizi tanımazlar. Sarışın bir kızla, koyu saçlı bir adam arıyorlar."
Langdon ona şaşkınlıkla baktı. "Biz de tam olarak öyleyiz..."
Sienna başını iki yana sallarken, yüzünde hüzünlü bir ifade belirdi. "Beni böyle görmeni istemezdim
Robert ama ne yazık ki, şu anda böyle görünüyorum." Aniden elini kaldırıp sarı saçlarını kavradı.
Sonra aşağı doğru çektiğinde, tek bir hareketle saçları başından sıyrıldı.
Geri çekilen Langdon, hem Sienna'nın peruk takmasına hem de saçsız görüntüsüne şaşırmıştı. Sienna
Brooks tamamıyla keldi; çıplak başı, radyoterapi gören bir kanser hastası gibi pürüzsüz ve solgundu.
Yoksa üstüne üstlük bir de hasta mı?
"Biliyorum," dedi. "Uzun hikâye. Şimdi eğil." Peruğu kaldırış şeklinden, Langdon'a takmak istediği
anlaşılıyordu.
Ciddi mi? Langdon gönülsüzce başını eğince, Sienna sarı saçı onun kafasına geçirdi. Peruk tam
oturmamıştı ama genç kadın elinden geldiğince düzeltmeye çalıştı. Sonra geriye doğru bir adım atıp
onu inceledi. Pek tatmin olmadığından, uzanıp kravatını gevşetti ve başından geçirip bandana gibi
bağlayarak, başına tam oturmayan peruğu sabitledi.
Şimdi kendiyle ilgilenmeye başlayan Sienna, pantolon paçalarını sıvayıp, çoraplarını bileklerine
indirdi. Güzelim Sienna Brooks şimdi kel kafalı bir punkçıya dönmüştü. Eski Shakespeare
oyuncusunun değişimi inanılmazdı.
"Unutma," dedi. "Kişileri yüzde doksan vücut dilinden tanırız. Bu yüzden yürürken, yaşlanan bir
rockçı gibi hareket et."
Langdon, yaşlanma kısmım yapabilirim, diye düşündü. Rockçıdan pek emin değilim.
İtiraz etmeye fırsat bulamadan Sienna küçük kapının sürgüsünü çekti ve kapıyı açtı. Başını eğip
parke taşlı kalabalık sokağa çıktı. Onu takip eden Langdon ise gün ışığına adeta dörtayak üzerinde
çıktı.
Vecchio Sarayı'nın temelindeki minik kapıdan çıkan uyumsuz çifte şaşkınlıkla bakan birkaç kişi
dışında, kimse dönüp bir daha onlara bakmadı. Saniyeler sonra, kalabalığa karışan Langdon ile
Sienna doğuya doğru ilerliyordu.
Robert Langdon ve Sienna Brooks'un peşinden, kalabalığın arasında kıvrılarak onları güvenli bir
mesafeden takip eden Plume Paris gözlüklü adam, kanayan cildini ovaladı. Kılık değiştirmiş
olmalarına rağmen, Via della Ninna'daki minik kapıdan çıktıklarını gördüğü anda onları tanımıştı.
Birkaç blok peşlerinden gittikten sonra nefesi kesildi. Göğsüne saplanan ağrı yüzünden kısa nefesler
almak zorunda kaldı.
Göğsüne yumruk yemiş gibi hissediyordu.
Acı yüzünden dişlerini sıkıp Floransa sokaklarında peşlerinden giderken, dikkatini yeniden Langdon
ile Sienna'ya verdi.