48

16.06.2014 13:48
Tavan arasının karanlığındaki Langdon ve Sienna'nın arasında artık altı metrelik bir açıklık vardı. İki
buçuk metre aşağılarında duran kalas, Vasari'nin I. Cosimo'nun Göğe Yükselişi’nin bulunduğu tuvali
destekleyen tahta çerçevenin üzerine düşmüştü.
Hâlâ ışık veren büyük el feneri, tuvalin üzerinde küçük bir çukur oluşturuyordu.
Langdon, "Arkandaki kalası bu kirişe ulaşacak kadar sürükleyebilir misin?" diye fısıldadı.
Sienna kalasa baktı. "Diğer ucunu tuvalin üzerine düşürmeden yapamam."
Langdon da bundan korkuyordu; şu anda ihtiyaçları olan son şey ikiye altı boyutlarındaki bir kalasın
Vasari'nin tablosunu parçalamasıydı.
Sienna, "Aklıma bir fikir geldi," diyerek desteğin üzerinde yan yan duvara doğru ilerledi. Langdon
kirişin üzerinde onu takip etti, el fenerinin ışığından uzaklaştıkları her adımda durum daha da
tehlikeli bir hale geliyordu. Yan duvara ulaştıklarında artık zifiri karanlıktaydılar.
Sienna aşağılarındaki karanlığı göstererek, "Aşağıda," diye fısıldadı. "Çerçevenin kenarında. Duvara
monte edilmiş olmalı.
Benim ağırlığımı çekecektir."
Sienna, Langdon'ın itiraz etmesine fırsat bırakmadan destek kirişlerini merdiven gibi kullanarak duvar
direğinden aşağı indi.
Yavaşça ahşap tekne tavanın kenarına bastı. Bir kez gıcırdadı ama dayandı. Sonra, duvarın üzerinde
yavaş yavaş ilerleyerek Langdon'a doğru ilerledi, sanki yüksek bir binanın pencere pervazında
yürüyormuş gibiydi. Tekne tavan bir kez daha gıcırdadı.
Langdon, çok tehlikeli, diye düşündü. Fazla açılma.
Sienna, Langdon'ın karanlıkta üzerinde durduğu duvar direğine yaklaşırken, Langdon'ın içine buradan
zamanında kurtulacaklarına dair bir umut doğdu.
Aniden, ilerideki karanlığın içinde bir yerde, bir kapı sertçe kapandı ve geçitte hızla ilerleyerek
onlara doğru yaklaşan ayak sesleri duyuldu. Etrafı tarayan ve her geçen saniye daha da parlayan bir
el fenerinin ışığı belirdi. Langdon umudunu kaybetti.
Birisi kendilerine doğru geliyordu, ana geçitte ilerliyor ve kaçış yollarını kapatıyordu.
Langdon hemen, "Sienna, yürümeye devam et," dedi. "Duvar boyunca ilerle. Diğer uçta bir çıkış var.
Ben ters yönde koşacağım."
Sienna, "Hayır," diye fısıldadı. "Robert geri dön!"
Ne var ki Langdon çoktan harekete geçmişti. Yan duvardan yavaş yavaş ilerleyen iki buçuk metre
aşağıdaki Sienna'yı karanlıkta bırakmış, duvar direğinin üzerinden tavan arasının merkez direğine
doğru ilerliyordu.
Tavan arasının merkezine vardığında, el fenerli yüzsüz bir siluet yüksek seyir platformuna varmıştı.
Siluet, alçak korkuluğun önünde durup el fenerini Langdon'ın gözlerine doğrulttu.
Işık kör ediciydi ve Langdon hemen teslim olup kollarını açtı. Kendini daha fazla savunmasız
hissedemezdi; parlak bir ışık gözlerini kör ederken Beş Yüz Salonu'nun üzerinde havada dengede
durmaya çalışıyordu.
Langdon silah sesi veya otoriter bir emir duymayı bekledi ama sessizlikten başka bir şey yoktu. Bir
saniye sonra ışık yüzünCehennem / F: 17
den çekilip arkasındaki karanlığı taramaya başladı, bir şeyi... ya da başka birini aradığı belliydi. Işık
gözlerinden çekilince Langdon kaçış yolunu kapatan kişinin siluetini tanıdı. Bu, siyahlar giymiş ince
bir kadındı. Beyzbol şapkasının altında kirpi saçlı bir kafa olduğundan hiç şüphesi yoktu.
Gözünün önüne hastane odasında ölen Dr. Marconi gelince kasları gerildi.
Beni buldu. Buraya işi bitirmeye geldi.
Langdon'ın gözünde, bir tünele girip geri dönüşü olmayan noktayı geçen ve sonra da bir çıkmazla
karşılaşan Yunanlı dalgıçlar canlandı.
Suikastçı, el fenerini tekrar Lagdon'ın gözlerine doğrulttu. Nerdeyse fısıltılı bir sesle, "Bay Langdon,"
dedi. "Arkadaşınız nerede?"
Langdon ürperdi. Katil buraya ikimiz için gelmiş.
Sienna'nın bulunduğu yeri belli etmemek için omzunun üzerinden arkasındaki karanlığa bakarak,
"Onun bu işle hiçbir ilgisi yok. İstediğiniz benim," dedi.
Langdon, Sienna'nın duvarda ilerleme kaydetmiş olması için dua ediyordu. Seyir platformunun
arkasına fark edilmeden geçebilirse, kirpi saçlı kadının gerisinden sessizce ana yürüyüş yoluna
girebilir ve sonra da kapıya doğru ilerleyebilirdi.
Suikastçı tekrar ışığını kaldırıp Langdon'ın arkasındaki boş tavan arasını taradı. Langdon, gözlerinden
ışığın çekilmesiyle birlikte kadının arkasındaki figürü fark etti.
Oh Tanrım, hayır!
Sienna gerçekten de bir duvar direğinin üzerinden ana yürüyüş yoluna doğru ilerliyordu ama ne
yazık ki, saldırgandan sadece on metre uzaktaydı.
Sienna, hayır! Çok yakındasın! Seni duyacak!
Işık tekrar Langdon'ın gözlerine doğrultuldu.
Suikastçı, "Dikkatli dinle profesör," diye fısıldadı. "Yaşamak istiyorsan bana güvenmeni tavsiye
ederim. Görevim sonlandırıldı. Sana zarar vermek için bir sebebim yok. Sen ve ben artık aynı
takımdayız ve sana nasıl yardım edeceğimi biliyor olabilirim."
Langdon'ın onu dinlediği söylenemezdi. Aklı tamamen profilini belli belirsiz görebildiği, seyir
platformunun arkasından ustalıkla yürüyüş yoluna tırmanan ve silahlı kadına çok yakın olan
Sienna'yla meşguldü.
İçinden, kaç, diye yalvardı. Buradan uzaklaş!
Ama Sienna, Langdon'ın paniğine rağmen olduğu yerde kaldı, karanlığın içinde çömelip sessizce
izlemeye başladı.
Vayentha'nın gözleri Langdon'ın arkasındaki karanlığı taradı. Hangi cehenneme gitti? Birbirlerinden
ayrıldılar mı?
Vayentha kaçak çiftin Brüder'in eline geçmesini engellemenin bir yolunu bulmalıydı. Bu benim tek
umudum.
Boğuk bir fısıltıyla, "Sienna?!" diye seslendi. "Eğer beni duyabiliyorsan dikkatle dinle. Aşağıdaki
adamlar tarafından yakalanmayı istemezsin. Hiç merhametli olmayacaklardır. Ben bir kaçış yolu
biliyorum. Sana yardım edebilirim. Bana güven."
Langdon, "Sana güvensin mi?" diyerek meydan okudu. Sesi, yakınlardaki herhangi birinin
duyabileceği kadar yüksek çıkmıştı.
"Sen bir katilsin!"
Vayentha, Sienna yakınlarda, diye düşündü. Langdon onunla konuşuyor... onu uyarmaya çalışıyor.
Vayentha tekrar şansını denedi. "Sienna durum çok karışık ama seni buradan çıkartabilirim. İyi düşün.
Kapana kısıldın. Başka seçeneğin yok."
Langdon yüksek sesle, "Bir seçeneği var," dedi. "Ve senden mümkün olduğu kadar uzağa kaçacak
kadar da akıllı."
Vayentha ısrarla, "Her şey değişti," dedi. "Sizi incitmem için hiçbir sebep kalmadı."
"Sen Dr. Marconi'yi öldürdün! Ve beni başımdan vuran kişinin de sen olduğunu düşünüyorum!"
Vayentha karşısındaki adamın onu öldürmeye niyeti olmadığına asla inanmayacağını anlamıştı.
Konuşma faslı sona erdi. Onu ikna etmek için söyleyebileceğim başka bir şey yok.
Elini bir anda deri ceketinin içine sokup susturuculu tabancasını çıkardı.
Sienna, Langdon'la karşı karşıya gelen kadının on metre arkasında, yürüyüş yolundaki gölgeler içinde
hareketsizce duruyordu.
Kadının silueti karanlıkta bile fazlasıyla belirgindi. Sienna dehşet içinde onun Dr. Marconi'yi
öldürürken kullandığı silahı çıkarttığını fark etti.
Sienna, ateş edecek, diye düşündü. Kadının vücut dilinden bu anlaşılıyordu.
Kadın, Langdon'a doğru iki tehditkâr adım atıp seyir platformunu çeviren alçak parmaklıkta durdu.
Langdon'a mümkün olduğu kadar yaklaşmıştı. Silahını kaldırıp doğrudan Langdon'm göğsüne nişan
aldı.
"Sadece kısa bir an için canın yanacak," dedi. "Ama bana başka seçenek bırakmadın."
Sienna bir anda harekete geçti.
Vayentha'nın ayaklarının altındaki tahtada hissettiği beklenmedik titreşimler ateş ederken hafifçe
dönmesine neden oldu.
Silahı ateş almasına rağmen kurşunun Langdon'a isabet etmediğini biliyordu.
Arkasından bir şey yaklaşıyordu.
Hızla yaklaşıyordu.
Vayentha olduğu yerde 180 derece dönerek silahını saldırgana doğrulttu. Birisi üzerine çullanırken
karanlığın içinde parlayan sarı saçları gördü. Saldırgan, güçlü bir vücut blokajı uygulayabilmek için
namlu seviyesinin altından saldırdığı için yeniden patlayan silah da hedefi bulamadı.
Vayentha'nm ayakları yerden kesildi ve karnı sertçe seyir platformunun alçak parmaklığına çarptı.
Gövdesi parmaklıktan sarkarken düşmesini engelleyecek bir şeye tutunmaya çalıştı ama çok geçti.
Kenardan aşağı düştü.
Vayentha karanlığın içinde düşerken, kendini platformun iki buçuk metre aşağısındaki tozlu zemine
çarpmaya hazırladı. Ama tuhaf bir şekilde, düşüşü tahmin ettiğinden daha yumuşak oldu... sanki,
altında bel veren yelken bezinden bir hamağın üzerine düşmüştü.
Zihni bulanan kadın, sırtüstü yatarken yukarıdaki saldırganına baktı. Sienna Brooks parmaklığın
üzerinden aşağı bakıyordu.
Şok içindeki Vayentha bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama aniden altından gelen bir yırtılma sesi
duyuldu.
Onu destekleyen kumaş yırtılmıştı.
Kadın düşüşe devam etti.
Düşüşü bu kez, muhteşem resimlerle kaplı tavana bakarak neredeyse üç saniye sürdü. Tam üzerindeki
resmin ortasında artık kocaman bir yırtık vardı. Cennet bulutlarının içindeki melekler tarafından
etrafı sarılmış olan I. Cosimo'yu resmeden daire şeklindeki dev tuval, Vayentha'nm son gördüğü
manzaraydı.
Sonra, ani bir çarpma sesiyle tüm dünyası karardı.
Yukarıda, şoktan donmuş olan Robert Langdon yırtık dev tuvalin arasından aşağıdaki mağarayı
andıran alana baktı. Beş Yüz Salonu'nun taş zemininde, kirpi saçlı kadın hareketsiz bir şekilde
yatıyordu, kafasından akan kanlar koyu renkli bir gölet oluşturmuştu. Tabancası hâlâ elindeydi.
Seyir platformuna çıkmış olan Langdon gözlerini aşağıdaki korkunç manzara karşısında donmuş olan
Sienna'ya dikti. Genç kadın şok içindeydi. "Ben onu..."
Langdon, "İçgüdülerinle hareket ettin," diye fısıldadı. "Beni öldürmek üzereydi."
Aşağıdaki telaşlı sesler yırtık tuvalden onlara doğru yükseldi.
Langdon nazikçe Sienna'yı parmaklıktan uzaklaştırdı. "Yolumuza devam etmeliyiz."